top of page

Nerede O Eski Reseptörler?

ree

Bazen düşünüyorum…

Biz mi değiştik, yoksa dünyanın tadı mı kaçtı? Domates neden çocukluğumdaki gibi kokmuyor? Meyveler neden o eski halini hatırlatmıyor? Çay neden artık daha “ruhsuz” geliyor? İnsan büyüdükçe dünya eksiliyor sanıyoruz ya. Yanılıyormuşuz, meğer eksilen bizmişiz.

Dilimizin üzerindeki tat reseptörleri… Hani şu reseptör dediğimiz minik alıcılar var ya; her şeyi bize hissettiren o görünmez işçiler…Tadı tanıyan, kokuyu seçen, sesi beyne ileten o küçücük kapılar. İşte onlar yıllardır mesai yapıyor ve zamanla birer birer emekli oluyor.

Şekerin tadı hâlâ aynı aslında. Ama onu “tatlı” diye çağıran reseptör artık ilk günkü gibi değil. Domates aynı, toprak aynı, güneş aynı…Fakat o lezzeti yakalayan alıcı hücreler zamanla yavaşlıyor. Değişen biziz.

Burnumuz da benzer bir hikâyede. Eskiden bir ekmek kokusu sokağın başından yakalardı bizi. Şimdi fırının içine giriyoruz, yine emin olamıyoruz. Koku molekülleri aynı, dünya aynı, fırın aynı… Ama burnun içindeki o milyonlarca reseptörün yarısı yok.

İşitme duyumuz zaten kendi dünyasında. Yıllarca duyduğumuz ince sesler,bir çocuğun kahkahası, bir kuşun sabah melodisi, yavaş yavaş geriye çekiliyor.Kulağımıza melodi gibi gelen sesler zamanla ‘’gürültü’’ ye dönüşüyor.Aslında orada da aynı hikâye var. Sesi yakalayıp beyne ulaştıran reseptör hücreleri,yavaşça tükene tükene yok oluyor.

Biz ise hâlâ aynı cümleyi kuruyoruz:“Nerede o eski tatlar, kokular, sesler?”

Belki de soruyu yanlış soruyoruz. Belki de asıl sormamız gereken:“Nerede o eski reseptörler?”

Çünkü hayat, dışarıdan değil içeriden kayboluyor. Tadı kaçan dünya değil, tadı unutan, kokuyu bırakan, sesi kısan biziz.

Biraz teselli gibi olacak ama yine de bir güzellik var burada. Duyularımız azalırken hatıralarımız çoğalıyor. Tadı azalan yemek zihnimizde daha derin bir yer kaplıyor.Kokusu kaybolan bir meyve belleğimizde daha parlak bir anıya dönüşüyor. Sesini duyamadığımız şeyler ruhumuzda daha yüksek çınlıyor.

Değişen biziz. Herşey aynı kalıyor.

 

 
 
 

Yorumlar


© 2022 by Özhan Özdemir. Proudly created with Wix.com

bottom of page