top of page

Aynı Düşünenler Kulübü

ree

2013 yılında Londra’daki TEDx Whitechapel sahnesinde Rupert Sheldrake’in yasaklanmayan ama sınırlandırılan konuşmasına denk gelince dogmanın bilime de sıçradığını hissettim. Konuşma, tam anlamıyla “yasaklanmadı” ama üzerine görünmez bir gölge düştü, tamamen kaldırılmak yerine çerçevelendi.

Elbette bu sınırlama, Sheldrake’i haklı ya da haksız yapmadı; fakat onun asıl vurguladığı fikri çok daha görünür hale getirdi: Bu fikir bilimin yalnızca doğruların değil, soruların alanı olduğuydu.

Sheldrake’in en tartışmalı düşüncesi, doğanın öğrenebilen bir sistem olduğu düşüncesiydi. Ona göre evren, geçmiş davranışları “alışkanlık” olarak saklayan bir yapıya sahip olabilirdi. Eğer doğa gerçekten öğreniyorsa, o zaman biz de doğanın öğrencileri olabiliriz diyordu. Ve bu, bilimsel çerçeveden de spiritüel sezgiden de bakıldığında oldukça anlamlı bir önerme gibi görünüyordu.

Hepimiz hayatın içinde buna benzeyen şeyler yaşamıyormuyuz ?Bazen aynı anda aynı düşünceyi paylaşıp, bazen arkamızdan gelen birini hissettiğimiz o an ları, bazen “tesadüf” dediğimiz ama içimizde bir yankı uyandıran karşılaşmaları yaşamıyormuyuz? Caddede yürürken hiç sebepsiz başımızı yukarı kaldırıp, bir evin balkonundan bize sessizce bakan bir çift gözü görmüyormuyuz?

Sheldrake, bu deneyimleri biyolojik sınırların ötesinde bir “alan” ile açıklıyor. Bu alana morfik rezonans diyor. Ona göre bilinç yalnızca beyin dediğimiz organın içine sığan bir şey değil. O, bir alıcı gibi çalışan beyin, aslında çok daha geniş bir bilinç alanına bağlı olduğunu belirtir. Eğer bilinç beynin ötesine taşabiliyorsa, o zaman şu soruyu sormanın doğru olduğunu düşünür. Nerede başlar ve nerede biteriz?

Ona göre ilginç olan, dünyada milyarlarca insan aynı anda barışı, iyiliği, huzuru dilediğinde bir şeylerin “değiştiğinin” hissedilmesidir. Belki de Sheldrake’in dediği gibi evren bir mekanizma değil, bir tür bilinçtir. Niyetlerimiz, düşüncelerimiz, topluca yöneldiğimiz duygular bu bilinçte bir iz bırakıyor olabilir.

Tam da bu noktada karşımıza bir topluluk çıkıyor.Aynı Düşünenler Kulübü.

Bu kulübün üyeleri, yalnızca kendi sınırları içindeki düşünceleri kabul edip, farklı fikirlere değil, kendilerini doğrulayan fikirlere açık olduklarını belirtiyorlar. Sheldrake’in konuşmasının çerçevelenmesi de aslında bu zihinsel konforun bir dışavurumudur.

Oysa tarihin her döneminde yeni fikirler önce rahatsızlık yaratmıştır. Bugün bize çok doğal gelen pek çok gerçek, zamanında “bilim dışı” sayılmıştır.

Gerçek ilerleme, tam da bu rahatsızlığın ortasında filizlenir. Sorular bizi büyütür; ezberler değil.

Belki Sheldrake’in bütün teorileri doğru değildir. Belki de zaman, çoğunu bir köşeye bırakacaktır. Ama asıl değerli olan şey, onun insanlara bir hatırlatma yapmasıdır:Ona göre evren yalnızca ölçülecek bir sistem değil; hissedilecek bir varlıktır.

Ve belki de bizim bugüne kadar gelişim dediğimiz şey bilimin dogmalarıdır. Belki de gerçek gelişim, “Aynı Düşünenler Kulübü”nün duvarlarını aşmaya cesaret ettiğimiz anda başlayacaktır.

 

 
 
 

Yorumlar


© 2022 by Özhan Özdemir. Proudly created with Wix.com

bottom of page